19 Mayıs 2009 Salı

NOW34 (1996) üzerine birtakım sözler...


Nerden çıktı, neden çıktı, ne diye hatırlandı bilinmez veya 3 maymunu oynamalar mevzubahis...
Şak diye aklıma geldi NOW serisi... Bi dönem, 12-13 yaşlarımdan itibaren, neredeyse liseye kadar tüm serisini aldığımı hatırlarım... Hatta klübe de aldırırdım eha. Dj'in adı LAZER idi, ve ondan görmüştüm ''bak bu seri harikadır, tam senin istediğin tarz'' diye diye adam beni müptelası yapmıştı... Sene hiç unutmuyorum 1996... Zaten NOW34 de o tarihliymiş sağlamasını yaptım çaktırmadan...
Kulübe giderdim pıtı pıtı. O zaman üzerimde muhtemelen lc waikiki tişört ve şort takımı filan olurdu, yani bildiin çocuktum... Çocuk ben!! Kulübe gelirdim, annem ordaydı, babam da akşama doğru gelirdi vs... Klübe geldiğim vakit genellikle saat 11 veya 12 olurdu.. Zaten kulüple ev arası da max 200 metre ya vardı ya yoktu... İlk işim dj Lazer'in karargahına uğramaktı hep... O zamanlar da müzik manyağıydım, ne biliim bass ve tiz sesler net favorilerimdi. Özellikle onları dinlemek, enazından o ortamda o müzikleri dinleme hayalim adına her gün, her yaz günü koşa koşa klübe giderdim... Sonrasında zaten oraya geldiim vakit, Lazer beni görür görmez hemen çalmaya başlardı o tarz bişiyler ehe.
Ama diyorum ya, NOW 34'ün hayatımda gerçekten büyük bi yeri vardır... Nedendir, niyedir bilinmez diyemicem... Ve çok ciddiyim... Niye bu kadar büyüttüğümü de sanırım açıklicam çok yakında... Eminim daha anlaşılır olucak öylesi.
Zamanın favorileri arasında hatırladıklarım arasında spice girls - wannabe, gina g'nin adını bilmediim şarkısı, underworld - born slippy, 2pac - california love, macarena, peter andre - mysterious girl, lighthouse family vardır...
Fakat o aklımla zamanın en bi popüler parçalarını dinlemek için alırdım cd yi ve diğer şarkıların yüzüne bile bakmazdım bu da bi gerçekti...
Mesela ilk açılış şarkısı wannabe idi, sonraki şarkılara şöyle bi bakınırdım, arada robbie williams filan derken bi şarkıya gelirdi sıra ehe, işte ben ondan sonra hayata küserdim iğrenirdim hiç sevmezdim, böyle benim için o şarkının olmaması lazımdı o albümde.. Çünkü sevdiim şarkılar da ordaydı ve kötüsüne tahammül yoktu kendimce... Bacaksız..
Çok net hatırlıyorum, theme from mission impossible'ı çok dinlerdim, çünkü inanılmaz bass-tiz ikilisi vardı ve evde dinlerken müthiş güzel ses çıkardı... Bi de komşuma filan duyurmak için sesi açardım böyle daha bi havalı gelirdi, böyle delirirdim o anlarda eha... Çok mutlu olurdum...

Gelgelelim orda bi şarkı var ve işte NOW serisini ve özellikle 34'ü hatırlama sebebim olmuştur...
Slowdur çok, içtendir dertlidir fecii.. Ben ki cıstak cıstak şeylerin, veya popüler şarkıların yanında onu defalarca dinleyebilip, katlanıp, sanatçıyı tanıyıp diğer şarkılarını da araştırma yoluna gitmiş biriyim işte onun karşısında...

Jesus to a child olur o...
acayip dimi?
belkide şu an hiç bi anlam teşkil etmeyecektir?!!....
Sözlerime devam ediim ben;

Güzel şeyleri özledim... Özlüyorum çok fazla, o meyanda birikenlerimi bile unutmaya başlıyorum nerdeyse... Doldum ve taştım çünkü.. Zaman çok acı oldu... Zamanlama, şartlar...
ve evet, takip ediyorum....
O an ne dinlenir ne hissedilir.. Hangi kafalarda veya........
soon will be found, no problem, closer gibi şeyleri anlamak istemekle eş değer bi hareket...
Çok uzak bi zaman diil hiç... O yüzden bu kadar aklımda belki de.. Unutulur ya da unutulmaz ilerde o belli değil hiç.
Fakat bu sefer farklı anlamlar taşıyo.

Aslında çok acayip.. nerden nereye geldim, düşününce tekrar tekrar şaşırıyorum.
Her şey belli ve çok fazla söze hiç gerek yok.
Fakat bu şarkıyı dinlerken eskiden, o küçük beynim hatta beyinciğim nasıl olur da tahammül ederdi, nasıl olur da anneme babama kadar dinletirdim, bunu isterdim...
Acayip ya... Ne kadar paralel doğrultular.. Yapıcakta bişiy yok işte...

Kısaca her şeyim tamamen duygusallık üzerine... Ve kesinlikle ben bunun böyle olmasını çok seviyorum...

Hiç yorum yok: