16 Kasım 2009 Pazartesi

Ending.

Bugün bi olay yaşadım ve bunu paylaşmak istiyorum.
Kısa ve öz bi konu.

Fatih sultan mehmet köprüsünden mecidiyeköy'e doğru 'iş görüşmesi' için seyir halindeyken, trafik kavacık istikametine kadar mega yoğundu.
Kaza uyarısı veya bi terslik olduğunu gösteren herhangi bi uyarı da görememiştim.
Seyir yaklaşık 40-45 dakika sürdü.
Sonunda köprü göründüyse de, yine aynı hızda milim milim ilerlemeye devam ettik.
Köprünün tam ortasına doğru onlarca polis arabası, polis, jandarma ve ambulans gördüm.
Bi adam gördüm akabinde. Haberlerde türlü türlü görmeye alışık olduum cinstendi ama bu durum biraz farklı gibiydi. Ne bilim o an bana öyle geldi diyebilirim.
Bi elinde silah, diğer elinde cep telefonu vardı ve konuşma halindeydi. Polisler de uzaktı baya.
Trafik sıkışık olduğu için net bi şekilde görme imkanım oldu.

Konu şu ki, az önce ntv de okuduğum kadarıyla bu onu son görüşümmüş.
Yani kısaca yaptığı şov değil, hakikaten de bir bunalım ürünüymüş.

Üzüldüm.
Niye mi?
Bilmiyorum desem? Sadece üzüldüğümü söylesem?...

10 Kasım 2009 Salı

Serbest Kürsü.

evet...

Kışın gelmekte olduğunu sanırım geçen kış boyu giydiğim ve henüz alışverişe çıkmadığım üzre yırtık, ya da harap bi şekilde idareten giydiğim çoraplardan anlıyorum.
Çünkü nedir?
Bi önceki kış o çoraplar giyilir, ayağa giren sular olsun, sıkı botlar ayakkabılar olsun, iyiden iyiye çorabı aşındırır eder, ve sonra havanın ısınmasıyla beraber kendileri bir daha giyilmemek üzere dolaba atılır.
Yırtık mı harap mı aşınmış mı, bunların hepsi ancak gelecek kışa üzerinde durulacak şeylerdir.
Hmm. İlginç tespit oldu biraz kendisi.

Ve elbette bunun çıkış noktası, şu an giydiğim ve her geçen dakika daha da bi açılan çorabımdır sanırım.

Ve ayrıca son sözüm elbette Hastanelere olacak.
Günün anlam ve öneminin o olduğuna karar verdim çünkü...

İster para ver, ister sigorta zırhına bürün.
Her kim olursan veya ne olursan ol, vasfın olsun ya da olmasın, hastanelerde sıra vardır kardeşim.
Ve o sırada bekleyenler hastalardır. ve genelde yardıma muhtaç olan kimselerdir.
İşin en acı kısmı da, sen her kim olursan ol, sesini yükselttiğin vakit anla ki orada işin bitmiştir.

Hiç bir uyarı sistemi olmayan, hastalarına sürü muamelesi yapan birtakım hastane bozuntuları, ne internet sitesinde ne de herhangi bir broşürle bilmem neyle belirtmediği katı kurallarını, insanlara 'biliyormuş da yapmamış' muamelesiyle lanse edip, bir de söz söylemeye hak buluyorsa bu işte bir iş vardır.
Ve bizim gibi hakikaten de 'koyun sürüsü' demeye bin şahit değil bir şahit bile istemeyen kimseler için bu öyle acı bir iştir bu ki ben buna akıl erdiremiyorum.

İnsanların sabah saat 5 lerde 6 larda sırada kuyrukta beklemesi kadar saçma bir hizmet anlayışına sahip düzenin, sindirilmiş muhtaçlara gösterdiği tavır, tamamen şımarıklıktan ibarettir. (şımarık yerine başka bir söz koymak serbest.)

Koyun sürüsüyüz diyorum ya! Bu duruma dur diyecek kadar büyük olmadığımız için öyleyiz.
Ve eminim ki öyle olmaya yıllar boyu devam edeceğiz.

Not: konu genel cerrahi ve romatoloji üzerinedir. ve sigorta kullanmayarak, parası ile bile kuyruğun 121. si olmak, beni bi şekilde bazı şeyleri sorgulamaya itmiştir.

Sinirli ve uykuluyum. Okulumdan da oldum. Bravo!