28 Nisan 2011 Perşembe

Eski günler...
Özlediğim bir sürü şey.
Geride bıraktığım, bırakmaya mecbur olduğum onca şey.
Ne kadar zor, ne kadar yıpratıcı olmuş meğer...

Basit görünen ama bir o kadar gerçekleşmesi imkansıza yakın o kadar çok şey varmış ki.
2011...
Tamamen rezalet başladı ve daha da rezaletleşiyor gitgide. 2010'un en berbat günlerinde her sene rutin olarak yaptığım bir sonraki yılın güzel geçmesi dilekleri vesaire. Bu sefer olmadı. Bu sefer bazı şeyler daha ciddi, daha bir dönüşü olmayan türden, hata affetmeyen şeyler...
Oysa hiç öyle olmazdı. Her geçen sene yeni tecrübeler, yeni tatlar, farklı şeyler, yeni yerler, yeni arkadaşlıklar dostluklar, aşklar... Yeni yeni yeni bir sürü şey edinir, her ne olursa olsun götürülerine takılmamı sağlamayacak kadar güzel şeyler...

Ah bir de yarım bıraktıklarım...
Sadece aşk olarak değil her açıdan. Planlarım, biriktirdiğim tüm umutlarım, cesaretim, dürüstlüğüm, değer yargılarım ve daha bir sürü şeyim.
Bir yaşıma daha girince ancak herşeyin farkına varılması. O iğrenç anlık kendinden nefret etme duygusu da cabası.

Şunu anladım ki hayatta yarım bırakmak da veya devam ettirmek ve sonuca ulaştırmak senin elinde. Yani benim. Bildiğim şeyler diyor insan, ''yaparız yea'' diyor ukalaca. Ama bak, her şey rüyalarına giriyor, seni uyutmuyor, beynin kontrolden çıkıyor ve bu seni çok rahatsız ediyor.
Önce yarım bıraktıklarını tamamlayacaksın şu hayatta. İnşaat halindeki bir binanın inşasını durdurup bir diğer binaya geçmeyeceksin. Önce o binayı tamamlayıp içinde yaşayacak veya dışından bakıp bakıp düşüneceksin. Beğenmek istersen beğenecek istemezsen de oradan uzaklaşıp yoluna devam edeceksin.
Onca paylaşacağım şey, konuşup anlaşabilmeyi deneyeceğim kişi geride kaldı ki...
Şimdi kendi beynimi alıştırdığım doğrultuda onlara yaklaşamıyorum bile. Çünkü ona erişebilmem için önce çok aceleci davranıp çok sağlam bir şekilde inşa ettiğim o duvarı yıkamadığımdan ötürü.

'Basit'in ne olduğunu tam olarak öğrenemeden 'en zor' aşamaya geçip hayatımı sürdürme kararı almış olduğuma inanamıyorum şimdi.
Birçok şey kaybettikten sonra bunu söyleyebiliyor olduğumu 2-3 sene önceki aklım bile almıyorken şimdi nasıl inanabildim, aklım bunu nasıl alabildi...

Gereksiz bir tansiyonmuş bu.