28 Kasım 2008 Cuma

çarliston biber vol. 1

saat 3 küsürlerde meraba dediğim uyku faslını 6 sularında sonlandırmış bulunmaktayım.
peki manyak mıyımEVET hemen böyle akabinde... yanlış yazmadım yani bilerek öle yaptım o derece!
önce ailenin bir kısım merhumlarını rüya olarak görmem, aileden uzaklarda amerikalarda kanadalarda olan kuzenlerime kadar her şeyi görmem beni heyecanlandırdı sabah sabah.
ha bide, kuzenim, rahmetli anneannem ve annemin aynı sandalyede kucak kucağa güle oynaya oyunvari hareketler yapıp, sandalyenin yan dönmesi ve dört ayağından tekinin üzerinde yan yatmaları ve yamulan sandalye... Ha bide sandalyeyi onların düşmemesi için çekiştirirken gerçekten değdiğimi hissetmem de cabası...
Hmm. sanırım gerçekten akıl ilen ilgili ciddi sorunlarım var. Veya bugün maç izlerken sandalyede oturduğum için aklıma girdi. Peki ya ailem. uzak - yakın??!
hayırdır onlar ne alaka böyle toplucana.
Vay anasını ya...
Bide üstüne odaya kedimin sızması ve koynumda mırlaması..
en güzel yeri onun kapması ve benim duvara kadar yaslanmam. önce yatağımı, sonra uykumu zehir etmeme sebep olan 2. nedendi...
Neyse. çok sevdiim ve KALTAK olarak nitelendirdiim sevgili kedimin şuan horlaya horlaya uyuması sinirlerimi bozmuyo diil.
Aman diyoruz, sağlık olsun diyoruz nabalım!
ya şey
bide ben açım :\ gfxğğpşgfğjfg

24 Kasım 2008 Pazartesi

söyleyeceklerim var yine.

günlerden pazartesi. beter bi pazartesi, böyle gereksiz, iç karartıcı bir karanlık ve dışarda soğuk olduğunu bilip seni evde mahsur bırakan cinsten bir hava. Gereksiz derecede boş ve sade bir gün.. eeh söylicek bişi yok pek artık bu konuda...

Moralim bozuk ve sinirlerim tepe noktasında denebilir. Hatta o kadar sinirliyim ki bi yerleri kırmak, dağıtmak veyahut kendime bi zarar vermek adına şuursuzca bi hareket yapmak kaçınılmaz olabilir ama sabırlıyım şimdilik. Artık zaman ne gösterir orası bilinmez ama yaşanmış tecrübelerimden yararlanıp sadece bekliyorum...
Hakkımda yapılan sözlü hakaretlere bir yenisinin daha eklendiğini duymuş bulunuyorum.. Kargalar söyledi, isim vermek istemiyorum...
birisi benim hakkımda ''Üzerimden geçiniyor'' şeklinde bir ifadede bulunmuş. Yazık dedim ilk etapta. Sonrasında zaten vakit kaybetmeden bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. belki dedim bi nebze sakinleşirim ve en azından klavyeye kusarım öfkemi. duvara ebeveynlerime veyahut arkadaşlarıma yada O söyleyenin şahsı yerine...

önce bi tanıyalım...
Üzerinden geçinmek!
Meali: bir şahıs veya br nesne üzerinden -ki genelde bu şahıs olur elbet- bi şeyler yapmak, prim mi yaparsın artık, yoksa kariyer mi yaparsın, artık ne şekilde faydalanırsın bilemem ama bu manalarda bi şeylerini gidermek ve bu sayede amaca ulaşmak şeklinde olduğu kesindir.
Kısacası, bir insan üzerinden başka bir insanı elde etmek, arkadaşlığından etinden sütünden yumurtasından faydalanmak demektir herhalde. Yamuluyorsam söyleyin!!
bir talihsizlik olarak da şunu söylemek lazımdır:
bir insanın diğer bir insan üzerinden geçinebilmesi için gereken kriterlerden olan yavşaklık, bi efendime söyliim yüzsüzlük, bi efendime söyliim ne derler... Benmerkezcilik, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünü desteklemek vb. şeyler..
evet, bir talihsizlik olarak malesef ben bu kriterlere pek uymayan, hatta aksine bir tavır sergileyen ve bu da yıllardır içinde barınan, saf, zararsız, iyi huylu bir insan olarak kendimi bilirim... Şöyle bi olay var ki beni benden başka kimse bilemez. ve ne yazıkki beni benden çok bildiğini zanneden insanlar arasında uygulanabilitesi yüksek olan karalama kampanyaları, çeşitli talihsiz paranoyalar ve bundan süregelen hastalık nöbetleri, ancak o suçlamaları ortaya atanları ilgilendiren bir sorundur. Kısacası bu karalamayı kendine borç bilmiş kişi veya kimseler, aslında kendi adını karaladığının farkında olmadıkları için tuzak diye nitelendirdikleri, gençliklerinin tecrübesizliğine yenilmiş, yok olup gitmeye yüz tutmak üzere olan kimselerdir. Tü- kaka- bok -ıyy kimselerdir bunlar...
---
öncelikle kimin kimin üzerinden geçinmesi olayları vardır.. bunları ortaya atan kimseler aslında ''kimin kimden geçindiğinin'' farkında bile değillerdir gerçekte...
Misal; bir insan bi amaç uğruna gider en alakasız insan ile gidip arkadaş olur, kanka olur dost olur eder sonra amacına ulaşır ve SİKTİR eder.. İşte biz buna üzerinden geçinme deriz beynimiz yardımıyla. Bu kanıya varırız ve olayı sonlandırırız...
Ama malesef ki bazı insanların bunu sizin şahsınız üzerinde yapıyor olması, böyle düşünüyor olması etmesi, her ne kadar bunları aşabilecek, he diyip geçebilecek bir bünyeye sahip olsanız dahi canınızı sıkar durur...
İşte şu an içinde bulunduğum durumun özeti bu kadar yazının en sonundaki kısım, sadece bir cümleden ibaret...
Ey düşük insanoğlu... Sözüm meclisten dışarı..
birtakım insanlara sesleniyorum her ne kadar şahıslarına hitap edemiceksem, farkedilmiceksem veya umursanmicaksam dahi : )
Sen mi benim arkandan geçinir olduğuma karar kılansın be! Sen misin benim yaşadığım insani duyguların hepsini bi kenara bırakıp, kendi düzensiz özensiz ve çirkin hayatınının yanında benimkine müdahalede bulunmak isteyen.. ama amacına ULAŞAMAYAN?
sen misin düzen isteyen? sen misin aşk cümleleri kuran umarsızca? Sen misin deli aşık deli romantik deli alerjik deli hijyenik?
Sen misin bütün bunların hepsi?
Ben yanıt veriim. Evet hepsi sensin. Hepsi senin eserin... Hepsi de senin içinde bulunduğun ve içten içe senin beynini çürüten iğrençlikler silsilesinden kurtulma çabanın yanında güçsüzlüğün, çocukluğun, yaşanmamışlıkların, içini burkan yaraların, acıtan sızlatan kemiren egoların...
Yazık... Etme kendine, eyleme diye söyleyen benim.. ama burda söylüyorum, Blogda.. neden ? çünkü seni bu kadar düşünen bir İNSAN evladının kellesini bir günde bir anda 2 rekat arası süre zarfında kesebilen bir insansın. Sen ne kıymet bilir, ne de o kıymeti kendinde bulursun...
böylece yerinde sayar, kurtulmak istediğin, bu uğurda nağralar attığın, kendini arındırmak istediğin şeylerin içinde bulursun kendini.
seni gerçekten sevmiş insan veya insanların karşısında küçük düşer, bir daha onlardan zırnık alamazsın, oturursun, ağlarsın uykuların kaçar.. sonunda anti depresanlarla boğuşursun ve geceleri astral seyahat edersin ancak yanıma...

yazık etme.. azat et kendini arın bazı şeylerinden... Gözünü aç
KENDİNE GEL KENDİNE!!!
sonra çok güler üzerinden geçiniyor dediklerin arkandan... Gözünü bi açarsın, omzunda bir ağırlıkla uyanırsın... Bi bakmışsın üzerinden geçi(ni)lmiş!!!

söyleyecek söz bulamamak. apışmak ve kalmak

manyaklık olsa gerek.
günler sonra winamp ı açtığım gibi, sabahın en sessiz ama hafif aydınlık olduğu vakit shuffle ın suratıma tokat diye yapıştırdığı tanju okan icraati.
diyo ki:
seni hayatımca sevdim.
sana taptım sana delirdim.....
....
hı hım..
gerçekten delirmiş olmalı

21 Kasım 2008 Cuma

imama saygı, sanata devam.

son 11 günüm hakkında 'pek bi sansasyonel' yorumları alıyor olduğum doğru.
zaten öyle oldu.
imam we trust dedik imam ezanı kesti küstü söylemiyo
bu ne biçim iştir anlayamadım valla
en sevdiğim gün olan cuma'yı en iyi niyetlerimle üstün eğlence kapasitemi de arkama alarak güzel geçirmeyi planladığım şu saatlerde yorgunluk da ayrı bi yerden bastırıyo duruyo.
ama s.kerler!

edepsiz bir komedyanın kol gezdiği insan ilişkilerinde genellikle karşı cins tarafından yapılan her icraat'in seni beni ve hatta kimseleri germemesi dileğiyle...
yoksa bi yaşıma daha giricem.

6 Kasım 2008 Perşembe

akıl mantık zeka üçgeni

Ankaraspor

klübünden yapılan açıklama şöyle:
"Geçtiğimiz hafta, Beştepe Stadı’nda Gençlerbirliği ile Ankarasporumuz’un U–14 yaş grupları arasında oynan müsabakada, alt yapımızın genç yeteneği Furkan Gökalp’ten bir dünya rekoru geldi. Karşılaşmanın başlama vuruşunu kullanmak için topun başına geçenFurkan Soyalp, başlama vuruşuyla birlikte, Gençlerbirliği kalecisinin biraz önde olduğunu görür görmez kaleye gönderdiği top, mücadelenin 2. saniyesinde ağlara giderek dünyanın en kısa sürede atılan golleri arasına girmeyi başardı. En erken atılan gol rekorlarından birini eline geçiren genç oyuncumuz Furkan’a daha erken goller atma dileklerimizi iletiyor, bundan sonraki futbol yaşamında başarılar diliyoruz"

....

hadi bakalım : )

losing my religion



mürvet = annem...

günün biri
ben diim 5 ay sen de 7
ne biliim işte...
bigün annem böyle telefona sarıldı yanımda.
nedir derdi demeye kalmadan bana ''diyanet işlerini arıyorum artık dayanamicam'' dedi..
...
noluyo diye soramadan başladı konuşmaya ...

- 'iyi günler' dedi.
''ben şenesenevler mahallesinde oturuyorum ve burda bi cami var, sabahları imam o kadar kötü ezan okuyo ki insanın huzuru kaçıyo, insanın dinine saygı bırakmıyo alay ediyo resmen'' dedi...

demeye kalmadan sanırım ona diyanetten numara verdi adam dayanamadı..
verdii numara bizzat camiinin numarasıydı..
annem aradı hemen akabinde..

- alo şenesenevler camii mi ?
bilmiyorum siz misiniz ama sabahları şahit oluyorum hep, çok kötü ezan okuyo birisi, dalga geçer gibi... hayır yani dinine saygısı yok mu o insanın.. ezan nedir ? namaza davettir.. böyle mi davet edilir insan namaza bağıra çağıra !!

işte o an... O an her şey bitti benim gözümde.....
şöyle bi durdum, ordan uzaklaştım apar topar odama koştum...
6 aydır falan kendime gelemiyorum ve halen o imamın ezan okuduunu duydukça malesef kendimi gülmekten geri alamıyorum.

bence türkiyede tek bu :\

5 Kasım 2008 Çarşamba

breathe...

son zamanlarda dinlediğim
en derinden
yaralayan
delirten
ürperten
öldüren şarkı
....

biraz acıtan...

http://rapidshare.com/files/160940842/01_-_breathe.mp3.html

so young...

aah ah!
şöyle eskilerden bi şarkı
kafayı bulmak için afyonu seçenlerin şarkısı bu.
Birden çalıverdi ve dayanamadım yazmak istedim.

Brett Anderson
'ın cezbedici vokali ve eskiye duyduum hasretin de yardımıyla suede diskografisini edindim tek celsede.
Bugünü eskiler günü ilan ediyorum.
Tüm Suitcase playlistini tek tek elden geçiricem. Kulakları çınlasın.

Şöyle girerdik içeri Buddha'dan. tabi kapıdan girmeden önce para vermemek için türlü türlü çirkefliği hiç eksik de etmezdik. Tabi buddha girişimi öncesi kilise civarlarında veya 1907 apartmanında içilir öyle girilirdi. Kapıdaki adam da (yılların eskitemediği varya bitane) artık ağzımızdaki kokudan mı yoksa duruşumuzdan mıdır bilinmez, bize ayrı bi takardı..
Ha biz diyorum evet biz..
İlkben Bayram, Efe Şensezgin, Pozan Erten ve tabiiki ben.
yediimiz içtiimiz ayrı gitmezdi o seneler.
o kadar özledim ki......
ben diim 99 sen de 2000... Kapıdakinin bize kimlik sorduğu seneler (bebe dönemleri)

Bar Guard engelini aştıktan sonra içeri dalışımızla dans etmeye başlamamız arasında 1 saniye falan geçerdi. Ben hemen davulcunun yanındaki yerimi alırdım. İçerde bazen Haşmet babaoğlu falan olurdu. Sübyancı göt : )
Pozanın o seneler gözü Denizdeydi. Geleceğin vokali ben olucam deniz der gibiydi hep! elinde birası.. Bi diğer yanda espiri yapıp ahuahua diye gülen, gülerken kolumu dürten İlkben Bayram.. Bi dier yanda efenin bardaki tüm güzel kızlara aynı anda aşık olması falan bi sohbetler muhabbetler..
Ben kendimi hiç anlatmiim aslında. Herkes neyse bende bizimkilerin karışımıydım zaten.
...

güzeldi be heh. Yaşadık bitti derken şu yaşta bile her ne kadar öle olmasa da yinede ona benzer şeyler yaşadığım bi gerçek. Tabi bi tek Pozan kaldı ama iyiki var.

So young nan... valla so young : )

3 Kasım 2008 Pazartesi

metabolizma farkı

dinmek bilmeyen yüksek tempolu gece hayatım* sayesinde 17 saat uyudum 2 part halinde.
part 1 10 saat, part 2 de 7 saat falandı.
oyüzden aval aval bakıyorum ekrana, yazamıyorum bile. beynim geç cevap veriyo falan böyle acayip.
ona deyinmek istedim.
ayrıca takımım stroke city arsenali 2-1 yenerek beni sevince boğdu o da ayrı mevzu.
hadi bakalım...