12 Mayıs 2009 Salı

eski ile yeni..
arasında çook büyük farklar olan zaman dilimleri...
çocukluktan şu ana dek geçen süre işte adı onun...
Bir çok şeylerin değişiverdiği zaman süreci.
tüylerin yerini sakalların, açık renk saçların koyu renk saç halini aldığı, devamlı ilerleyen ve sonucu bilinen süreç... Ölüm en son.
Şu an neyseki uzak. Ya da öyle ehe bilinmez orası. Vakit bol daha...
Eskiler ve yeniler dedik di mi...
Ah o eskiler.
Ebeveyn kafaları.
Ben şöyleydim sen de öyle ol demeler mi dersin,
yoksa şu işte çok para var sen de onu yap tripleri mi...
En masum zamanlarını hep iteklenerek geçirdiğin birkaç senelik zaman dilimi...
Taa ki şu yaşıma kadar. Hadi bilemedin bi sene öncesini de dahil edebiliriz...
En çok ilgimi çeken yanı şudur bu arada.
Eskide şu vardı. Eskilerde...
Dert az.. Teknoloji desen pek olduğu söylenemez. Televizyonun yerinde radyo denen birkaç frekanstan ibaret bi teknoloji...
Tam sevgi, tam sadakat ve bağlılık üzerine en müsait zamanlar...
En pembe düşlerin gerçek olmaktan kendini alamadığı vakitlermiş...
Evlenmek dediğin an belli bi zaman dilimi seçilmeden, en yakın en uygun tarihe gün alınırmış... Ve sonuç gayet açık.
Annem ile babam misali.
Sevmek varmış o vakitler sadece...
Geceleri ''gazino''larda eğlenceler, güzel mekanlarda partiler, mükemmel giyim kuşam, özenli bir hayat, biraz gösteriş, hafif budalalık olsa da muazzam bir şıklık yarışı...
Kime bunlar peki?
Kimeyse kimeymiş duyduum bildiim üzre... Ya kadınına, ya adamına, veyahut içinde bulunduğun şimdilerin ciks'i, eskilerin lüks'ü insanlarına...
Tabi aradaki farkı anlatmak bir gün sürer muhtemelen...
Şartlar, şartlar ve yine şartlar.. Geldik günümüze yine...
Zaman farklı ve şartlar farklıymış eskiden.. Zaten bi düşün, radyonun hakimiyeti altında, teleks, telgraf ve mektubun işleyişi...
Günümüzün interneti denebilir..
Sevmiyorum teknolojinin bu kadarını be. Baksana şu hale.
Bir insana ulaşmak adına ne tür zorluklar çekermişsin.
Bi ne biliim ona gülü, sokak başında duran çiçekçilerden değil de, en girilmez denilen bahçeli bir evden, kör aşık modeliyle üst baş engel dinlemeden girip çalıp alırmışsın...
Sevgiyi belli etmek çok kolaymış be eskiden...
Veya ne biliim, gönül çalmak deyimi...
Annem ile babam demek zorundayım 2. kez...
Çok basit, çok sade. En bi güzel anda birleşen iki insan.. Var oluş sebebim kısacası...
Ve şimdi.. Ya şimdi?
Şuraya bak...
Hiç bir şey kalmadı... İnsanlar kendini belli edemez oldu... Her şey çok kolay bulunur ve akıl karıştırır oldu...
Aşk desen artık internette be eha... Bildiğin internette geziniyo binlerce sitede...
En vahimi de, onları buluyor olman...
Hani kimse demiyo, abi ben almiim, ben eskiyi benimsemiş bi insanım... O zamanların saflığıyla en doğru adımı atabilir ve kendimi böyle en yüce mertebde sayabilirim...
Şimdi ne... Zorluk yok hiç...
Aşk oyunları yok...
Var olan da dillerde dolanıyo, herkesin herkesten haberi oluyo...
Dedikodu bile öldü, boşa kürek çekmeler var kendini kandırırcasına...
Eskileri az da olsa, o minik aklımla yaşayıp imrenen bi insan modeli çiziyor gibiyim belki şuan...
Ama bugün bunu paylaştım... Biliyosun, paylaşım benim her şeyim... Paylaşmayı çok seviyorum, beni son derece rahatlatıyor...
Bir kıpırtı, bi ne biliim heyecan uyandırıyor şu zaman diliminde özellikle...
Nedeni belli, kime neye ve ne için...
Eskiden bir rekabet varmış...
İnsanlar, istikbal demez, para demez, kariyer demez pat diye aşkını sunar, ve en ilginci alır gidermiş...
Al işte, günümüz ebeveynleri...
Böylelermiş..
Ama şimdi...
Şu dünya vaziyetlerinde, şartlarında bu yapılabilicek en küstahça şey..
Biraz bencillik de olur hani...
Asla...
Bu sadece bir paylaşım yukardaki yazanlar...
Eskilerden duyduğum, gördüğüm ve az da olsa gözlemleme şansına erişip şuracığa döktüğüm bilgi birikimim...
İyi ki duydum, iyi ki biliyorum onları ben...
Ve iyiki paylaşıyorum...
Bir duyanım, okuyanım var çünkü, bu da bir gerçek...

Burada hayat yok... Ama başka yerlerde hayat olabilir...
Yeniden hayat bağlılığı kazandırabilicek ilgi çekici hayaller ve arzular...
Bunlar olabilir bi yerlerde... Amerika, ispanya, ingiltere, kanada veya ne bilim avusturalya...
Kangurular, filler, horozlar, gayda, kuzey ışıkları.....
Her şey görmeye değer...
Bir amaç doğrultusunda her şey olağan, olması gerektiği gibi belki de...
Ama türkiye'ye oranla neredeyse sıfırdan başlanacak mükemmel bi tecrübe...
Yaşamak gerek..
Yaşaman...
İdeallerin ve istikbalin en önde ve en yüce...
Belkide bu çok acı, çok acı verir birilerine...
Ama bu acı uzun sürmez...
60 yaşında emekli olduğun vakit toplarsın meyvelerini ve, iyi ki yaptım dersin...
Bakış açım...
Herkes bir bireydir ve özgür iradesiyle bir yerlere gelebilir...
Şu dijital dünyada malesef ki eskisinden daha çok tek başınadır insanoğlu...
Zalimce çok...
Ama öyle olması lazım... Çünkü nüfus hızla artıyor... Kirlilik, sıkıntı, stres, zorluk derecesi vs...
Her şeyiyle.. Katlanarak çoğalan zorluklar...
Ve ne acıdır ki,
bunların üstesinden bir birey olabilmek ve kendine yetebilmek adına tek başına gelmek zorundasın...
O meyanda fırsatı olan insan olur yanında.
Malesef seven değil eskisi gibi..
Sadece sevmek? Aşk?
Hiç bir şeye yettiğini zannetmediğim iki çok önemli hayatımın anlamı...
Malesef...
İşte ben,
bunun için varım yinede... Hem kendim, hem de özel'im adına...
Günlerce düşünüp ulaştığım en son ve en güncel merteb bu işte..

Bir krallığın olsa dahi bu böyle...
Saldığın vakit, ertesi gün neler değiştiğini gözlerinle görebileceğin ve zararlarını hemen anında anlayabileceğin bir düzen...
Yeni düzen...
Eski vardı bi aralar...
Ama artık yeni var...

Keşke yüz yıl önce doğmuş olsaydım...
Belki nebiliim, arabada değil de, gerçekten de gerçek, sıradan ama bi o kadar sıradışı bir köşkün şamdanları hakkında konuşuyor olsaydık...........
Ya da perdeleri....

Hiç yorum yok: