7 Nisan 2009 Salı

walking in the rain

vapurun sesi uzaktan hoş gelir bence.. geldi de nitekim ehe. vapur da diildi o uzunca bişeydi, yük gemisiydi sanırım ama emin diilim. ön tarafında direği vardı ama görünmüyodu pek.
Ha bide çok ses çıkartıyodu, taka gibi ses çıkardığı için garip geldi uzaktan uzaktan... Sonra gittiği yön de açıklara doğruydu her nekadar ben bunu kabullenmemiş olsam da eha. Tabi ya, düz gitse girerdi dalyandan içeri, kazasını yapar, adam gibi çeker giderdi şimdi doğruya doğru...

Zaten ilkokulda bol bol işkence ettiğim uzunca tırtılvari salyangoz mutantları caddebostan-fenerbahçe arası yürüyüş parkurunda cirit atıyolardı. ezmemek için çok gayret göstersem de bir dans sırasında ezildi bi ikisi... tabi benim verdiğim kayıpla kendi kaybı arasında baya fark var bunuda unutmamak lazım derim ben.

soğuk sayılabilecek bi havada yağmur altında uzun yol yürümek iyi geldi dün. Hem de baya iyi geldi ıslanmak. Film gibiydi ya bildiğin. Arabanın şemsiyenin bazen taksilerin veya dükkan önü tentelerinin altlarının ıslanma hakkını çiğnediği şu zamanlarda pek de iyi oluyomuş meğersem... Singing in the rain'de bile şemsiye vardı ya hadi her şeyi geçtim......!? Olucak iş diil..
1900 ila 2500 ytl arası giden sahil şeridi deniz manzaralı ev kiraları hakkında hala şüphelerim olsa da, tek aklıma yatan şey oralarda olma şansının öyle pekte az olmadığıydı dün... Ne biliim tek kalma iki kişi kal eha... Köşk şansı her geçen gün zora girse de her daim hayal kurulası, ben bunu gördüm...
Prince'e duyduğum saygı da her geçen gün katlanarak artıyor zaten...
gaz pedalında 37 numara ayak, hadi bilemedin 38... Yok gibi eha....
Oturduun koltukta başla sen anlatmaya, o seni dinlesin, baksın suratına... Gönül rahatlığı diye bişiy var dimi? işte varsın olsun o' dur o ... Seda sayan-Nihat doğana kadar vardırabildiğin konuşmaların, hayata dair anlattıkların kadar bir tutulabildiği ender mekanlardan biridir o beyaz araba... Sahibi pedala basmadan da araba gitmez tabi... E öyleyse... ?!
Lambada devrine döndük ama ben hala grease diye yanıp tutuşmaktayım doğrusu... Zaten kuzenimle yapardım o dansı, kuzenden de geçti benden de eha... Devir hiç yapmadıım grease dansı devridir, bu böyle bilinsin...
Ha birde söylemeden edilemeyenlerden; Rüyamda bu sabah babamı gördüm. Yine eski evdeydik, annem ben ve babam şeklinde, tipik ailemiz olaraktan...
Yerlerde paralar vardı ama günümüz parasıydı nebilim 20 tl 50 tl 100 tl filan... Sonra babam, annenden alma para yerden al gibi bişiy söyledi... Çok şaşırdım ama ''neden'' diye de soramadım. Rüyama müdahil olamadım kısacası çok istesem de...
Zaten yerdeki paraları alamadan rüyam sonlandı eha... Ulaşamadım kısacası, açıkta kaldım... Sonra klavyemin altına sakladığım acil durum paralarıma şöyle bi göz attım. Yerinde duruyolardı... Alla alla çok ilginç... Acilen tabir ettirmem lazım birisine, hatta bunu en iyi yapan birisini tanıyorum o uyansın yapar tabirini...
...
uzun lafın kısası Criss angel gibi eli kolu bağlı olmak ve bir hücrede olmak... Ya çok zor diil çıkabildikten sonra be. Herif çıkıyo...
Tabi sadece o hücreden çıkıyo. Ben neresinden çıkıcam ve neye çıkıcam bilinmez, bilinse de bilinmez... Binmek var bir alamete, gitmek var kıyamete ehe. Kıyamet diye bişiy yok tabi bende... Ama gidilen yer neresi orasını bilmemek var... Görelim bakalım...
MFÖ konseri de güzel geçicek kanımca... Hath bakalım...

imza : İBB... (istanbul büyükşehir belediyesi)

Hiç yorum yok: