12 Nisan 2009 Pazar

uyandık, ayıldık, şaşırdık, aradık konuştuk sevindik, dışarı çıktık, başımızı ağrıttık, ağrıyı dindiremedik, o meyan konuştuk yine, sonra eve döndük konuştuk, biraz vakit geçti konuştuk, oturduk bilgisayara baktık, gaSte okuduk, konuştuk, zaman ilerledi sıkıldık, merak ettik, özledik, konuştuk, dayanmaya uğraştık ona buna ''nağber ya eke eke kankamsın'' dedik cevabını aldık ama yine sıkıldık, vakti epey bi ilerlettik, konuştuk, arkadaş aradık bulamadık sıkıldık, stumble'a sardık, garip notlarla bezenmiş linkler yolladık, yollanırken eğlendik ehe, saate baktık geç olduğunu farkettik, uzaklara biyerlere gitmek istedik, uzaklar demişken bostancıdan uzak olsun istedik, yapamadık, tek olmak yemedi elbet, birileriyle kontakt kurduk, 504 adet ''yok abi beni unut'' lafı işittik, yüzsüzlüğün sınırlarını zorladık, yine aradık ulaştık sözleştik, evden çıktık, mesajlaşalım mı? ya arayarak karşılık verdik, yolda bira içtik, yürüdük, hafif terledik, kalabalığa karıştık, fridayste o garip buz temizliği oyununa şahit olduk, aradık anlattık, son bi sigara içtik, dolmuş bulamadık, yürünülen yolları tekrar geriye doğru katettik, dolmuş bulduk bindik parayı uzattık telefonu elimize aldık, suadiyeden suadiyeye 21 dakikada vardık, fenerbahçe stadına doğru eve dönüş mesajı aldık, hemen cevap attık, akabinde kadıköye vardık, yürüdük durduk biyerde, ordan aradık konuştuk güldük güldürdük, tükürdüğünü yalama olayına şahit olduk (dalga geçilen park yerine park edilmiş bi araba olduğunu öğrendik), güldük, konuştuk, güldük, hep güldük, fake yedik, kadıköyde olduunu sandığım arkadaşım beni sırtımdan vurdu aslında mecidiyeköyde olduunu söyledi eha, yürüdük herzamanki yere, bi bira aldık içtik, sonra aradık konuştuk, güldük uzattık, doymadık, uzattık anlamadık, doymadık uzattık, o an her şeyi unuttuk mutlu olduk uzattık, korna sesi duyduk, bir an ordaymışız gibi hissettik, eğlendik, güldük, kampüscell hakkında ufak bilgi aldık, daha bi mutlu olduk, aitlik ağır bastı, sevindik, çok sevindik, deliye döndük..........................................................................................

hepsi şahsım adına gibi görünse bile müşterek gibi işin özünde...... gibisi fazla aslında öyle. ya da ben mega iyimserim polyannayım pembeyim, pembe bir yastığım olsa olsa...
sanmam ama hiç.
bir şeye de izin vermem, kızarım...
yaşam dalında en bi rayına girmiş dönemimde, bunda tuzu olan özel bir insanın bana sıkıldığıma dair bi öngörüde bulunmasına....

insanız di mi ehe et kemik filan böyle yürümek koşmak. garip bi zamandayız dimi böyle sınırlar duvarlar dar ve paralı geçitler... dolayısıyla uzağız di mi istekler arzular temenniler istekler istekler yine istekler... yakınız di mi günün çoğu saati bir düşünce kadar, en kötü dijitallerden uzak, tamamen analog beyinler olarak? yakınız di mi minik hesaplarla büyük planlar yapıp birkaç saat kendimize ayırıcak kadar, ayıracağın kadar... İsteyerek...
Mutluluk budur...
Özlendiğini bilmek, özlemek...
Bilmiyorum, özlediğimi ima etmek bana çok büyük mutluluk verse de en büyük mutluluk senin yaptıkların değilmidir bana?
o halde?
Sarılmaktan öteye gidilemeyen, fakat ufak temasların ''büyük kar'' olarak mutluluğun en hasını iliklere kadar aşıladığı sonu olmayan zaman aralığında öyle bir öngörüyü hakediyor muyum?
sen haketmiyosun öyle öngörmeyi... cevabı bu işte........

uzun lafın kısası:

şu zamanları bi kaset olarak ele alıcak olursam eğer, önümde bir sınır varsa bile, bi yandan record tuşuna basıldı zaten... recording şuan herşey.... aradaki o kapı kapanır gibi yaptığı vakit play tuşu devreye girecek, ve ilerleyen zamanda da kapılar kapandığında, ne biliim yoklukta repeat en büyük yardımcı olucak...
...
ah! bi yanadan repeat'e gerek kalmasın diyememek var..... aslında bunu çılgınca istemek ama yapamamak var...

son söz:
var oğlu var... gülelim-eğlenelim gayrı.. sgslşdglg




günaydın pembe!

Hiç yorum yok: