28 Eylül 2008 Pazar

pazar pazar blog açmak.

İlk bloĞum bu.. Merhabalar ben üwütan şendal. Emekli teknisyenim, yaşım 25...
Eveeet....
Her çıkışın bi düşüşü vardır derler ya, işte o gün bu gündür. Dün çok çıktım, bugün uyanır uyanmaz düşüşe geçtim ve dipteyim sondayım depresyondayım.
Olaylar şöyle gelişti; cuma günü uyumadığım gerçeğini farkederek cumartesiye aktardım uykularımı. Boşver uyurum bikaç saat o bana yeter hesabı. Hem ben eski toprağım, eski uyumayanlardanım dedim işte. Tam uyicakken bilgisayar öğrencimin telefonuyla irkildim önce, ve bahane aramaya başladım o kafayla kendimce. Bulduğum bahaneler arasında, şu an yurtdışındayım, şehir dışındayım, oteldeyim toplantım var, moralim bozuk cereyan kesik, doğalgaz zamlandı hede hödö. Yok öyle birşey ama bi kaçı aklımdan geçti yani. Sonra birden şu belirdi başımın hemen üstünde! ($)
öncelikle uyumam gerektiği gerçeği konuya hakim olduğundan bende ufak bi yalan atiim, vakit kazaniim ve öyle gidiim istedim. Ve karşıdayım şuan 5 e doğru gelebilirim dedim.. Bi de öyle bi söyledim ki, ''hatta saat 6 yı bulabilir, mağlum iftar vs. yollar tıkanıktır Tülin hnm.''... ''Tamam'' dedi o da ve ben de iyiahşamlar diyip uykuya daldım.
......
Uyandım. Saate baktım. Saat 20:00!
saatimi her ne kadar 6 ya kuran bi insan evladı olsam da, o saati elime alıp yere atmam ve bunu bile bile yapmam sayesinde (üşenmek, uyku hakimiyeti, Tülin hnm. gerçeği/korkusu vs.) böyle insancıl olmayan bi saatte uyanıvermiştim.
Apar topar yattığım rahatsız koltuktan kalkıp odama doğru koşuşturdum. En olmadık ev hali kıyafetlerimi özen ilen giydiğim gibi ayakkabılarımı giydim, kapıyı açtım, kapadım kilitledim ve koşmaya başladım. Üstüne bi de puding ve okaliptüs soğanı yedim!?
Nedense bu koşuşturmak. Ne gerek 3 adım zaten evi.
Neyse...
Oraya vardığımda beni karşılayan Tülin hnm. ve bakıcısı tarafından (yaş 60 iş bitmiş ama hala bilgisayar öğrenme hevesinde. helal olsun) okkalı bi eve geliş merasimi şerefine nail olduktan sonra içeri alındım. Bilgisayarda 17. kez JAVA sorunu vardı ve tekrar tekrar yaptım, üstüne biraz bilgilendirdim notlar aldırdım ettim derken 1 saat geçti. Ve artık gitmek istiyorum dedim, kabul gördüm. (yok bide görmeseydim heh)
Şimdi de karşınızda PARA İSTEMEK İSTEYİP İSTEYEMEME SORUNSALININ DANİSKASI!
Herkes gibi benim de paraya pula ihtiyacım vardır genellikle. Ve ben bişeylerin peşinden koşan bi insanım, çalışmayı iş yapmayı seven biriyim. Ama karşılığını alabiliceksem daha bi severim.
Ha bu arada, tam odadan çıkmadan mailime faideli bi kaç link yolladı kendisi. Bunu bi kenara yazalım...
Evet nerde kaldık? heh uğurlanma merasimi... Evet ben uğurlanmak üzereydim ama gitmek istemiyodum ordan tabii. PARA VER ARTIK DİYEMİYOSUN Kİ TANRIM!!
öylece iyi niyetim ve gülümsememle kapıda dikilmem bir oldu.. Derken Tülin hanımdan bir hamle geldi veeeee:
'' Hadi bakalım, sen bana bilgisayarımı yaparak bayram hediyemi verdin, ben de sana faideli linkler yollayarak güzel bi hediye verdim bence'' dedi... :F (kızgın surat)
Evet, tamam, oldu, iyi günler, sizi de sizi de kelimelerini sıralayarak zaten 6. katta olan asansöre binmemle inmem bir oldu...
Tüm hayallerimi yıkan ufak bi tatsızlık maiyetinde bi olay yaşamıştım, ve hakikaten de moralim çok bozulmuştu... Hemen bi sigara yaktım akabinde zemin katta... Şöylece bi yukarı baktım, tekrar kafamı çevirdim ve o an anladım ki gerçekten hakkım olupta onu alamamak, ve ne acı ki iyiliğin yüzünden onu 'aramamak' çok koyuyo. Koydu... Yürümeye devam ettim. Ve evime vardım.
Evime vardığım gibi o şokla kendime bi kahve yaptım... Günlerden Cumartesi ve etrafta 107 çeşit EVENT var ikene, benim evimde oturacağım gerçeğiyle boğuşmaya başlamıştım bile... O gerçeğin ta kendisiydim o anda ve ilerleyecek, akıcak olan zamanda... (of nediyorum ne akması ne ilerlemesi. hadi canım!)
Neyse efenim, sonra hiç yapmadığım bi şey aklıma geldi.. Bilgisayarın başına oturma fikri beliriverdi bi an kafamda... Çok şaşırdım önce, garipsedim, nasıl yHa bile dedim. H ye vurgu bile yaptım... (Of, hala içimde bi sıkıntı var ondan böyleyim.. Normalde iyi biriyim yani hani bazı bazı)
Bilgisayar başına oturduktan sonra Pozanla konuşmaya başladım ve durumu izah ettim.. Kafamda binbir plan varkene, o günü evimde geçirecek olmam çok koydu evet.
Derken kafamda EKONOMİK bir OSRAM ampulü belirdi. Hem de çok ekonomik...
Vodka + Meyvesuyu + sigara...
Bakkala koş, bunları al-gel, doldur eşantiyon binboa bardağına iç... Ne hoş ne hoş... Çok eğleniyorum tanrım...
Allahım sana geliyorum! (Pozan deyimi)
.....
Artık günüme 2. damga vuran şeye deyinmeliyim. Bir insan bu kadar mı derde deva olabilir, üstelik uzaktan, kablo ve internet bağlantısı yardımı ilen. BİR de vebkem heh!
adı mine. 16 yaşında.. Çok genç daha... Çizgiroman ve figür sevicilerinden... (hiç sevmem ıyy git! ahaha)
Sonracığıma... sevgili sonra, sonra, sonracığım... Of! (Konudan 202 km. öteye koşuyor olmak)
.....
Mineyle olan düzeyli sohbetim, ve bu sohbete eşlik eden vodkamla beraber, sarhoşluğa ve sınırsız kahkahalara ilerleyen yolda olmak mutlu etmişti beni. Saatler öncesinde yaşadığım dumur hallerini bi kenara itmişti ve gerçekten kendimi çok şanslı hissetmemi sağlamıştı kendileri.
Kendisi 16 yaşında olduğu için çok böyle gençlik ateşiyle kavrulanlardan. Neyse.
Kamera açtık birbirimize ve ota boka gülmeye başladık akabinde. Nasıl mutluyum anlatamam, kırılıyorum o tipe! allahım sana geliyorum diyorum diyorum ve bidaha diyorum!
Derken bi an sansür girer...
her şeyin bi dozu vardır, o çizgiyi aşmamak gerekir.. : ) Konuşmalar özeldir... Bazıları yani...
Evet, ibre saat 3 ü göstermeye yakın iken karşılıklı gelen uykumuz karşısında, mevcut giysilerimle arkamda duran yatağıma yatmam ve uykuya dalmam bir oldu. Tabi öncesinde bitmek tükenmek bilmeyen iyi geceler merasiminin ardından! hahaha
tanrım nedir bu benim merasim geyiğim... Biri eve gelir, evde 10 cümle konuşurum, tam kapıdan çıkarken hayatımı anlatırım, o da anlatır falan... bi yarım saat orda harcanır.. Ya geç içeri aklına bişiy geldiyse, ne öyle apartmanda konuşmalar falan..!! hiç anlamıyorum hiiiç....! Ama bence çağımızın gerçeği... İnsan kıymet bilmiyor aynı evin içinde. Ayrılık geldiğinde değere biniliyor.
neyse...
Yattıktan sonra yatakta girdiğim inanılmaz pozisyonlar mı dersin, hala gülüyor eğleniyor olmam mı dersin.... ah! tabi bi de yan yatarken gözlerimi kapadığım andan itibaren başlayan bir baş dönümü ve kafanın arkaya doğru çekmesi. Anlatılmaz yaşanır şeyler bunlar.. Çok zevkli anlatamam yani..
vee.. Ben uyur.. bu blog da burda sonlanır. Gelecek bloglarda görüşmek dileği ile. Esen kalın..

Hiç yorum yok: