29 Eylül 2008 Pazartesi

dünden bugüne...




pek zaman geçmedi üzerinden henüz..
daha az önce buraya kadınım demiştim..

yoo hayır yanlış anlamayın, o kadın bu kadın diil, hatta hiç bir anlam aranmamalı. Aramıyorum ben dahi..

Levent Yüksel - Kadınım...

şu an bende büyük hakimiyet kurmuş olan...
bir de bira ve sigara...

Daha dün gibi hatırlıyorum bazı gerçekleri... yaşımın henüz 7-8 olduğu vakitler... Genç yaşlar, çocukluk yılları o hep arzuladığım.
Eğer geriye dönüş için bir hakkım olsa idi dediğim, ve o hakkımı bir saniye bile düşünmeden, tereddüt etmeksizin kullanacağım o güzel günler.

Oyun salonundan aşağıdaki havuzu seyrettiğim, ufacık kulaklarım olmasına rağmen duymadan ve sormadan geçemediğim bir müzik. Levent Yüksel - Kadınım. Kayıtsız kalamadığım...

Canlanıyor gözümde gerçekler. Hiç bir kaygı, endişe yok. Hayat bir oyun salonu... trencilik bir hayat dersi, öğretmen ikinci anne, yıldızlı pekiyi ilham kaynağı, Lunapark bir aşk, balon bir idol, halı bir oyun alanı, parke-mermer hep uzak durmak gereken, kötü çirkin eh.

Çok güzeldi, hiç geri gelmeyecek olacağını bildiğim halde. Ona bile içerlemeyecek kadar ihtişamlı bir oyun parkıydı hayat...

ya şimdi?
biraz daha zalim. biraz daha duygusuz. oyun parkı değil artık bir yarış alanı. biraz da atış alanı ve atış serbest. cesaret isteyen, ömründen çalan...

Nerde benim saçımın rengi?

Hiç yorum yok: