23 Haziran 2011 Perşembe

gereksiz

Ne yapacağını bilmemek bir sanattır.
Çoğu zaman ortalıkta dolaştırıp yeni fikirler tasarlamana yardımcı olur. Sonra o fikirler sanata dönüşür. İçeri git ama neden gittiğini bilme, sonra aynaya bak köşesindeki yansımadan nem kap roman olsun hesabı.

Büyük hevesle eline aldığın bulmacanın sağ ve sol alt kısmındaki boşluklara geometrik veya abstract şekiller çizmektir.

Ne yapacağını bilmemek, dolaptan öve öve bitiremediğin günün kurtarıcısı ilan ettiğin o muhteşem içeceği almak yerine ''vaay su varmış'' diye en temel içeceğe davranmaktır.

Gecenin bi yarısında birdenbire sigaranın kalmadığını öğrendiğin andan itibaren giysilerini giymeye başladığın ana kadar olan süre zarfıdır günahı.

Herhangi bir konuda umutlarının tükendiği ana kadar geçen süreçtir. Ha tükendikten sonrası ''son'' dur zaten. En basit mantıkla sonun ötesi var mı diye sorarım...

Uzun bir yazı yazarken aklına bir şey gelmemesiyle tüm vücudunda beliriveren o garip yorgunluk hissiyatının dışa vurumudur. Elin kolun bir anda yerküreye hücum eden kafa kısmını tutma çabaları buna en iyi örnektir.

Ölçü birimi aslında belirsiz olup bazen istisnai şekilde adamı yanıltır. Ama genellikle milisaniyelerdir.

O an dünya umrunda olmadığı için aslında avını gözüne kestirmiş bir etoburdan farkının olmadığını gözler önüne serer.
Uzun lafın kısası ne yapacağınızı bilmemeniz önemli değil bir şeyler yapın yeter.
Mesela zaten var olan bir bardak içecek varken gidip ayriyetten su koyun, o da yetmesin sprite koymak için hazırlıklara başlayın.

Kalın sağlıcakla...

Hiç yorum yok: