havuzdaki kurbağalar nereye kayboldu bilinmez ama ben o uzaklığı çok özlemişim...
sıcaktan eriyen asfaltta sırf oram buram yansın diye kilometrelerce tişörtsüz gezmeyi de...
taş yolları da toprak yolları da.
Sağda solda inekler görmeyi... Tarlasını süren insanlar, ve onlara o an onlara farklı geldiğim için dakikalarca benden gözünü alamayan insanlar.
Deniz manzarası bi yandan, tuğla ve betondan öteye gidememiş, renksiz ve soluk bir bina. Ama ta en tepede. Yeri güzel. Arsası para eder.
Arsa, arsa, arsa... Hayatım arsa be eha, zannedersin emlakçıyım gibilerinden.
Ginayı gezdirmek. Eşşek kadar olmuş be, yeleleri çıkmış... Onu ilk gördüğüm günle bugün arasında 10 boy fark var rahat... Suya girdiğinde sağ kulağı düşen, ama sonra toparlayan eha. Özlemişim feci..
Bronz olmak, akabinde omuzların içler acısı hali. Surat kollar iyi ama omuzlara yazık oluyo be... Bide orayı unutup aniden kaşıdınmı ölmekten kendini alamıyosun ister istemez peeh...
biraz dikkatli gözlerle kuzeye bakıldığı vakit görülen büyükçe şehir vardı ya, şimdi yine ordayım...
Sıçiim böyle işe! Heycanım nerde benim ?
2x sıçiim oyüzden.......
Anlık feryad etme isteği derler buna, al işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder